Oyma, ahşap malzeme üzerine yapılan bir çizimdeki görüntünün, özel kesici aletlerle istenmeyen yerlerinin yontulup çıkarılması ile elde edilmesi sanatıdır. Ahşaba atılan imza: Ahşap Sanatı sanatçıların, özellikle de ahşap kokusunu seven sanatçıların yüzyıllardır kendini ifade etme biçimi olmuş; akla hayale gelmedik motifleri, desenleri ahşap eserleri üzerinde sergileme imkanı vermiş. Ahşap sanatının tabi ki belli teknikleri var. Ahşap sanatının incelikleri ve Ahşap sanatının çeşitleri nelerdir? Ayrıntılar haberimizde…
Ahşap Sanatı Tekniklerine Göre Hangi Gruplara Ayrılır?
- Derin oyma (Sandık üzeri, koltuk işlemesi gibi rölyeflendirmeler)
- Keserek oyma (tuğra, sandalye sırtı gibi)
- Üç boyutlu oyma (heykel, kaşık, müzik aleti gibi yontular)
- Ahşap oyma sanatında kullanılan işleme teknikleri
- Kakma,
- Boyama,
- Kündekâri,
- Kabartma-oyma,
- Kafes,
- Kaplama,
- Yakma
TÜRK AHŞAP SANATI
Orta Asya kurganları ve Pazırık kazıları bulguları, Türkler’in ahşap işleriyle çok eskiden beri ilgilendiklerini ortaya koymuştur.
Ağaç işçiliğinin sanat olarak tanımlanması, yapıların mimari elemanlarla süslenmesinden doğmuştur. İslam sanatında, özellikle Emevi ve Abbasi ağaç işlerinde yeni bir üsluba yöneliş dikkat çekicidir. Selçuklular da ağaç işçiliğine büyük önem vermişlerdir. Selçuklu döneminden kalma, masif ceviz rahleler üzerinde hakim dekor olarak çok sık rumî ve palmet motifleri ve Selçuklu nesih yazısı ile kitabeler göze çarpmaktadır.
Osmanlılar‘da ağaç işleri ile uğraşan sanatkara verilen isim bilinmemekle birlikte bazı belgelerde “nahhat” sözcüğüyle karşılaşılmıştır.
Osmanlılar, XV. Yüzyılda genellikle bitki motifleri ve geometrik motifleri ön plana çıkarmışlar; XVII. Yüzyılda özellikle Kuran muhafazaları ve rahlelerde fildişi ve sedef kakma tekniğini kullanmışlardır. XVIII. yüzyılda, Osmanlı ahşap işçiliğinin Avrupa Barok ve Rokoko tarzlarının etkisine girdiği görülür.
Osmanlı ahşap sanatında , şimşir, ıhlamur, meşe, ceviz, elma, armut, sedir, gül ve abanoz ağaçlarından yapılan eserler arasında, sütun başlıkları, kornişler, konsollar, dolap kapakları, kapı ve pencerelerin yanısıra, minber, kürsü, rahle, Kuran muhafazası, raf, kutu, kavukluk ve çekmecelere de rastlanır. Osmanlı ağaç işi sanatkarları, Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçukluları’nın uyguladıkları oyma tekniklerinden sonra kündekâri (geçme) tekniğini geliştirmişlerdir.
Kündekâri tekniği
En erken örneklerini XII. yüzyılda Mısır, Halep ve Anadolu’da gördüğümüz kündekâri tekniği küçük ölçüde geometrik parçaların, yapıştırma ve çakma işlemi olmaksızın yalnızca yivler yardımıyla birbirine geçirilmesiyle sağlanmış, bundan ötürü bu teknikle yapılan eserler, günümüze dek dış etkenlerden zarar görmemiştir. Küçük tahta parçacıklarının damarları birbirine karşıt yerleştirilmiş, böylece birinin diğerinin nem ve ısısından çarpılması önlenmiştir. Bunun sonucunda da kündekâri tekniğiyle üretilen eserler, yüzyıllar boyunca düzgünlüğünü koruyarak en iyi biçimde günümüze ulaşmıştır.